ÇAMAUVATS DEĞİRMENİ




Ne pahasına olursa olsun büyüyü bozma.
Büyü ki seni anlamlı kılan, seni var kılan her şeyi imleyen, seni varlığa pamuktan bir iplikle bağlayan/yakmayan harlı ateştir.
Sahnenin kurulduğu yer basit bir değirmen. Oysa değirmenci bir ömür, belki de bir kaç ömür boyunca ilmek ilmek işlediği, her taşını, içleri unlu tozlarla kaplı her çatlağını, su yalağını ve diğer köşeleri, batıdakini ve tavandaki kara isle kararmış stünları,  ince bir sızı ile ve süreğen biçimde biraz zeytin yağı, birkaç ilmek kendir ve bolca gözyaşı ile doldurduğu kandili yerleştirdiği nişi sırlayıp durmuştu.
Büyü sahnenin her yerine sinmişti. Bakmasını bilene, görebilene, kendisine kapılar açılana her şey göründüğünün katlarınca varlık dolmuştu. Her taş, her çatlak, her odun parçası ve diğer ıvır zıvır, unlu tozlarla kaplı her çuval adını inleyen, seni bitmez bir sabır ile zikreyleyen mecnun olmuştu.

Şimdi repliğini ezberledin, seyirci, içinde büyük umutlar ile gözlerini sahneye dikti. Dekor oldukça basit, dönen bir değirmen taşı, oldukça iğreti duran ve su yerinde biraz kirli ve dalgalı gök mavisi sıvanmış tahtadan bir su yalağı, bir kaç çuval un, arkada rahatsız edici, birbirne sürtünerek dönen devasa taş efekti, altında ince bir sızı gibi herkese yapışan ıslak, tuzlu bir başka müzik ve sen.
Sen ki bu saçma dekora, bu kulak tırmalayan efektlere, iğreti ve acemi işi dekor parçalarına ve diğer ıvır zıvıra bir can bahş eyleyesin, değirmencinin yüreğini sırlayan, bir ömür, belki de bir kaç ömür boyunca inlemekte olduğu bir isim ile etrafı sarsıcı ve akıl karıştıran bir büyü ile efsunlayasın, seyircinin arayış ve beyhudelikle katılaşmış yüreğine bir küçük rahne düşüresin diye sahnedesin.

Kadın sırtına yüklendiği bir çuval mısırının telaşındadır. Sana aldırdığı yoktur kadının. Aslında kadın senin acılarla berkitilmiş muhteşem efsununun da farkında değildir. Telaş sende başlayıp sende bitecektir. Kadın en azından böyle sanmaktadır. Ama sen, içini kıpır kıpır bir telaşla dolduran bu zamansız ziyaretin, bu ziyaretin yarattığı ürkünün, bütün ruhunu/bedenini esir alan, seni ihtilaçlar içinde bitab bırakan, iradeni mefluç eyleyen bu ziyaretin karanlık ve ürkünç sonundan haberdar gibisin. Öyle oynamalısın/yaşamalısın.

Kadın üşümektedir. Sen ise korkmaktasın. Korkunun ve yol açacağı büyük felaketin, efsunun bozulup seni varkılan her şeyin tuz buz olacağı sonun nasıl büyük bir hızla yaklaşmakta olduğunun ayırdındasın. Bütün bu derin sarsılmaları bulaştır bize. Sars bizi, ürküt, korkut ve uyar bizi yeniden. Çünkü seyircinin oturmakta olduğu koltuk hiç de sandığın gibi konforlu bir yer değil. Senden yana büyük ümitler besleyen bu muhtaçlar, bir dua dilenen müminler gibi senin etrafını, sahneni, sahnende kurduğun derme çatma dekorunu kutsayan bu acılı müridan senden bir merhem bekliyor, cesaretinin farkında hepsi, kişiliğini parçalayıp hepimiz adına ortaya koyduğun muazzam fedanın farkında herkes, şimdi kadına yararsız uyarıların beyhudeliğini, cahilce ve cesurca seni yokluğa savuracak, efsunun tuz buz eyleyecek yere doğru seğirtmesini engelleyemeceksin, belki engellemek istemeyeceksin, belki istemek gibi bir eyleme gibi güç yetiremeceksin, bir ömür, belki bir kaç ömür boyunca inşa ettiğin sırça sarayın yıkılacak birazdan.
Bunu hepimiz her gün yaşamıyor muyuz, ey sahnenin kutlu yalvacı bize bir yol göster, varlığımıza yönelen bu tehdide bir son vermek için bir mısra dök, bir dua eyle lütfen.

Değirmenci sensin şimdi. birazdan bozulan büyünün yarattığı ağır sarsılma ile, dönen ağır/kıyıcı değirmen taşlarının arasına atlayacak ve un akan küçük tahtadan un yalağının içinden özlemden kararmış, unlara bulanmış kanın akacaktır. İnce ince sızan bu kan varlığımıza dair yüksek bir kutsama olarak bütün seyirciyi divane eyleyecektir. Seyircimi dedim, haşa, hepimzin kanıdır o akan, hepimiz o efsun ile meftunuz, hepimiz bu nadide mücevherimizin kırılmasından şekvacıyız, o mübarek İsa kanının, Hüseyin kanının öz sahibiyiz hepimiz. Bunu bize yeniden ve yeniden anımsat ey sahnenin sahibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder